Skip links

Satınalma da Dijital Mükemmellik: Tercih mi Yoksa Zorunluluk mu?

Önümüzdeki sonbahar dönemine pandemi sürecinin devam eden etkilerinin yanı sıra pek çok farklı küresel konu da satınalma liderlerinin gündeminde olacak. Bu konuların bir kısmı için kriz yönetimine devam etmemiz gerekebilirken diğer taraftan hem bu ve gelecekteki krizleri yönetmek, ileriye yönelik olarak riskleri minimum seviyede tutarak daha dirençli bir tedarik yönetimini gerçekleştirecek kararları etkin ve hızlı olarak alabilmek için gereken dönüşüm konularının başında dijitalleşme geliyor. Bu doğrultuda, bir taraftan küresel ve/veya bölgesel makro veya operasyonel sorunlarla uğraşırken şirketlerin dijital mükemmellik konusunda da yatırımları ve dönüşüm faaliyetleri hız kesmeden sürüyor. Şirketlerin satınalma ve tedarik zinciri yönetimi konusunda gerekli dönüşümlerini tamamlayabilmeleri için dijital olgunluk düzeylerinin artması artık bir mecburiyet haline gelmiş durumda.

Özellikle pandemi sürecinde deneyimlenen ve önemi net olarak ortaya çıkan entegre planlama, talep duyarlılığı, tedarik zincirinde şeffaflık, akıllı lojistik çözümleri, risk yönetimi ve senaryo planlama gibi konulara ilişkin dijital dönüşüm yatırımları hız kazandı. Global ölçekte bu tür yatırımların geri dönüş süresinin 1 yıl 8 ay; ülkemizin de içinde bulunduğu EMEA Bölgesi özelinde 2 yıl olduğunu görüyoruz. İleri tedarik zinciri yetkinliklerine yapılan yatırımlar karşılığını vererek, tedarik zincirini değer katan önemli bir unsur haline getiriyor. Şirketler, tedarik zinciri yatırımlarıyla yıllık maliyetlerinde %6 ila %7 oranında iyileşme gerçekleştirirken, kazandıkları ek faaliyet kârı %7 ila %8 seviyesinde artış gösteriyor. Dijital olgunluk seviyesi çok iyi durumda olan Dijital Şampiyonlar ile dijital olgunluk düzeyinde ilk basamakta yer alan Dijital Amatörler arasında hem gelir kazanımı hem de maliyet avantajı sağlamada aradaki farkın iki kattan fazla olduğu gözlemlenebiliyor.[1]

PwC olarak, satınalma alanında yeni dijital teknolojilerin yaygın ve başarılı bir şekilde kullanılma seviyesini daha iyi anlamak için daha önce EMEA Bölgesi kapsamında gerçekleştirmiş olduğumuz Dijital Satınalma Araştırmasını bu sene küresel olarak gerçekleştirdik. Araştırmamız[2], 60’tan fazla ülkeden 800’den fazla katılımcı şirketle satınalma alanındaki dijital dönüşümünün küresel durumunu benzersiz bir şekilde temsil ediyor. Araştırmamıza 100 yanıtla yüksek düzeyde katılım göstererek değerli katkılar sağlayan Türkiye’deki satınalma profesyonellerinin yanıt ve yorumları doğrultusunda hem ülkemizin satınalma işlevindeki dijitalleşme seviyesini değerlendirme, hem de küresel ölçekteki dijitalleşme alanındaki gelişmeler ve genel durum ile kıyaslama olanağına sahip olduk.

Söz konusu 4. Dijital Satınalma Araştırmasının sonuçları doğrultusunda tedarik zincirlerindeki kırılmalar, uzaktan veya hibrit gibi yeni çalışma yöntemleri, birçok emtia için artan fiyatlar, bazı kritik girdi malzemelerindeki kriz ortamı gibi yeni risklerin ortaya çıkması, satınalma birimlerinin dijital dönüşüm algısını değiştirdiğini söylemek mümkün. Dijitalleşme seviyesi tüm sektörlerde ilerlemeye devam ederken, bugün itibariyle maliyet kontrolü, süreç verimliliği, tedarik zinciri izlenebilirliği ve tedarikçi ilişkileri yönetimini güvence altına alma gibi zorlukları yönetebilmek için dijitalleşme önemli bir gereklilik haline geldi. Ayrıca, dijital dönüşüm günümüzde risk yönetimi ve uyumluluk açısından da kritik öneme sahip olmaya başladı.

Dünya genelinde şirketlerin dijital yol haritaları, öncelikli olarak CO2 emisyonlarını takip eden yenilikçi ve sürdürülebilir uygulama örneklerini içeriyor. ESG konularının önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de önem kazanması bekleniyor. Satınalma birimlerinin şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında önemli bir role sahip olacağını net olarak söyleyebiliriz.

Satınalma alanında dijital dönüşüm ve ilişkili yatırımlar aslında pandemi dönemi öncesinde de başlamış durumda, küresel olarak şirketler dijital satınalma işlevine sahip olduklarında endirekt maliyetlerinde ortalama %10-15 azalma sağlamanın yanı sıra süreç verimliliği ve standardizasyonundan da süreç çevrim sürelerinde ortalama %25-40 oranında iyileşme sağlayabiliyorlar.[3]

PwC Küresel Dijital Satınalma Araştırması sonuçlarına göre dijital satınalma konusunda mevcut duruma baktığımızda, dijital dönüşüm konusunun, satınalma liderlerinin (Chief Procurement Officer – CPO) yol haritasında +6 puan ilerlerken, maliyet azaltımı ve stratejik kaynak bulma (%61) konusu bu haritada hala öncü konumda yer almakta. Dijital dönüşüm, geleneksel süreç optimizasyonu ve maliyet azaltımı hedeflerine ek olarak risk yönetimi ve uyumluluk konularını da kapsıyor. Tedarikten ödemeye (S2P) dijitalleştirmesi satınalma birimleri için “yeni normal” haline gelirken katılımcıların %90’ı tedarikten sözleşmeye (S2C) veya talepten ödemeye (P2P) çözümlerinden birini, %77’si ise her ikisini birden kullanıyor. Satınalma süreçlerini yüksek düzeyde dijitalleştirmiş şirketlerin %80’i, veri kullanılabilirliği sayesinde değer yaratabilirken %55’i hala verilerinden yararlanmakta zorluklar yaşıyor.

Dijital Satınalmanın gelecekteki durumunda ise satınalma birimleri ortalama %72 oranında dijitalleşme hedefi ile 2025 için oldukça iddialı bir dijitalleşme hedefi belirlemiş durumda. Ancak, COVID-19 gerçeğiyle karşılaşan satınalma süreçlerinin gerçek dijitalleşme oranının %6 azalarak, ortalama %41 dijitalleşme oranına ulaştığını görüyoruz. Küresel ölçekte, şirketlerin satınalmanın dijitalleşmesine yönelik olarak yıllık ortalama 1.28 Milyon € yatırım yapması öngörülmekte olup orta ölçekli şirketlerin, satınalma dijital dönüşümüne yönelik yatırımlarını önemli ölçüde artırmayı planlamaları (2020 ile 2022 arasında +%50), belirli bir dijitalleşme seviyesine ulaşma konusunun bir zorunluluk olduğunu doğruluyor.

CPO’lar yol haritalarını, tedarikten ödemeye (S2P) süreçlerindeki dijitalleşmenin yanı sıra ESG ve tedarik zinciri izlenebilirliği gibi yenilikçi uygulama alanlarına odaklanarak belirliyor. Yeni trendler, dijital yol haritalarında deneysel uygulama alanlarını rafa kaldırıp, kanıtlanmış katma değerli kullanım alanlarına odaklanmaya doğru eğilim göstermekte. Tedarikçilerin karbondioksit emisyonlarının takibinin, satınalma birimleri için önemli bir başlangıç noktası olmaya başladığını görüyoruz. Şirketlerin %27’si halihazırda yeni ortaya çıkan bu uygulama alanını kendi organizasyonlarında kullanmakta veya denemektedir.

Tedarik zinciri üzerindeki kıtlık, fiyat artışı, enflasyon, sağlık krizi gibi tehditlerin arttığı mevcut dönemde, satınalma birimleri şirket içindeki temel hedeflerine güçlü bir şekilde odaklanmış durumda.  Tedarikçilerle ortaklıklar kurmak, stratejik tedarikçileri desteklemek, alternatif kaynaklar bulmak için tedarikçi listesini gözden geçirmek, tedariki güvence altına almanın temel adımları olarak görülmekte. Pandemi sürecindeki kriz ortamı satınalma süreçlerindeki dijitalleşme oranını %6 seviyesinde düşürmüş olsa da bugün itibariyle şirketler 2025 yılı için tüm satınalma süreçlerinde ortalama %70 oranında bir seviyeye ulaşmayı hedefliyor ki bu da şu andaki dijitalleşme seviyesini 1,5 ila 2 kat artırmak anlamına geliyor.

Türkiye’ye baktığımızda ise maliyet azaltımı tüm satınalma birimleri için bir öncelik olsa da süreçlerdeki zorlukları aşabilmek için dijital çözümlerin kullanımı Türkiye’de yüksek önceliğe sahip olduğunu görüyoruz. 2020 ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de dijital dönüşümlere ayrılan yatırımlar küçük ve orta ölçekli şirketler için Avrupa’ya kıyasla daha düşük olurken büyük ölçekli şirketler dijitalleşme konusunu daha fazla önceliklendirmiş ve daha yüksek yatırımlara yönelmiş durumda. Türkiye, Avrupa’ya göre S2P çözümleri konusunda daha donanımlı görünmekle birlikte süreçlerin dijitalleşme hızının ortalamanın üzerinde olması Türkiye’nin gelişen teknolojiye paralel ilerleme kaydettiğini gösteriyor. Türkiye’nin bu bağlamda 2025 yılı dijitalleşme hedeflerinin de diğer ülkelere göre daha yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Türkiye için süreç verimliliği, yalınlık ve şeffaflık, dijital dönüşümün ana etmenleri olarak değerlendirilirken bu dönüşüme ilişkin en öncelikli ilk üç başarı faktörü ise küresel trendlerle örtüşecek şekilde iç paydaşların katılımı, mevcut süreçlerin dijital çözüme uyarlanması ve değişim yönetimine yatırım yapılması olarak görülüyor. Araştırmaya ülkemizden katılım gösteren şirketlerin 2025 yılı satınalma dijitalleşme yol haritasında tedarikten sözleşmeye (S2C) ve talepten ödemeye (P2P) süreçlerinin dijitalleştirilmesi ilk iki sırada önceliklendirilmiş olup bunları sırasıyla tedarik zinciri izlenebilirliği ile veri analizi ve görselleştirme konuları takip ediyor. Bu bağlamda, satınalma alanında dijitalleşme konusunda Türkiye’de önümüzdeki dönemde strateji ve operasyonlara etki eden küresel, makro ve bölgesel gelişmelerin yönetilmesi ile eş zamanlı olarak dijitalleşme çalışmalarının da artarak devam edeceğini öngörüyoruz.

 

 

 

Dr. İsmail Karakış, Şirket Ortağı, Tedarik Zinciri Hizmetleri Lideri

Yönetim Danışmanlığı

 +90 (212) 355 23 37

ismail.karakis@pwc.com

 

 

[1] PwC S& Yeni Değer Ekosisteminde CEO Kılavuzu
[2] PwC Küresel Dijital Satınalma Araştırması 2022
[3] PwC Analizi

Bu web sitesi, web deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgilerini kullanır.
Keşfet
Sürükle